Çocukluk Anısı -2-
Bazen mazi derim, döner bakarım.
On yaşın altını tekrar, tekrar yaşarım.
Bir köy ki küçük, kırlar, tarlalar, bağlar ,
Bir çocuk ki yetim kalmış, durmadan ağlar.
Ne anne kucağı, ne de ninnisi ,
Salıncakmış, beşikmiş, bunlar da nesi?
Tek gözlü bir oda, seksenlik bir nine ,
Duyduğum sıcaklık , yalnızca , Onundu yine .
Okullu olmuşum, ilk senesi hatırımda yok ,
Tek bir sınıf, tek bir eğitmen, talebesi çok.
Talebeler büyük, küçük her yaştan ,
Memleket yeni çıkmış, belli ki savaştan
Bir çocuk görürüm, ne üste var, ne de başta ,
Çıplak ayak dolaşırken, karda ve kışta ;
Çocuk yaşta öğrendim çile çekmeyi
Gurbette aramam gerek artık, aşı ekmeği.
İlk tren yolculuğu, henüz çocuk, bendeniz!
SABANCI GÖLÜ’NÜ sandım büyük bir deniz ,
MARAMARA’YI görünce hayrette kaldım.
Güneş batar iken hayale, ummana daldım.
Köyden göçtüm şehre, bu sefer, sıla hasreti ,
Çıkaramam başımdan buruşuk, eski kasketi.
Çarığı çıkarıp, ibret için, toprağa gömdüm ,
Köyden çıktım amma sanki bir rüya gördüm.
Öksüz ve yoksul, zorda kalınca
Çocuk yaşta düştüm gurbet yoluna.
Yaşam savaşına gurbette, ilk kez dalınca ,
Tutunmak istedim, candan bir dost koluna.
Yazar : Yusuf Cantürk
Tarih/Saat: 21 Haziran 2012 07:23